Ve beyaz badanalı ev...
Sen İstanbul’dasın diye memnun ağaçlar
Sen varsın diye insanlar iyi
Böcekler yeşil yeşil
Karıncalar sevimli
Çiçekler burcu burcu
Kime söyleyebilirim senden başka
Denizin mavisini
Dondurmacının kutusunu
Çamların sesini.
Kime açarım senden başka
Gül bahçeden
Kim anlar kağıt helvalarının hikâyesinden
Kim iki kahvede saadeti kilitlemiştir
Kim sever o ince minareyi, Yüksekkaldırım’ ı,
Çingeneleri
Böcekler yeşil yeşil
Karıncalar sevimli
Çiçekler burcu burcu
Kime söyleyebilirim senden başka
Denizin mavisini
Dondurmacının kutusunu
Çamların sesini.
Kime açarım senden başka
Gül bahçeden
Kim anlar kağıt helvalarının hikâyesinden
Kim iki kahvede saadeti kilitlemiştir
Kim sever o ince minareyi, Yüksekkaldırım’ ı,
Çingeneleri
Alnı Hülyalım
Önümden insanlar geçiyor
Tanıyorum hepsini
Ama kim bunlar
Niçin koşuyorlar şehre
Bu yüzlerdeki rahatlık neden..
Ben mesutken bile rahat değilim.
Önümden insanlar geçiyor
Tanıyorum hepsini
Ama kim bunlar
Niçin koşuyorlar şehre
Bu yüzlerdeki rahatlık neden..
Ben mesutken bile rahat değilim.
Sait Faik Abasıyanık
Varlık, Kasım 1965
Varlık, Kasım 1965
“Günlerden pazartesi. Yine vapurun alt kamarasındayım. Yine hava karlı. Yine İstanbul çirkin. İstanbul mu? İstanbul çirkin şehir. Pis şehir. Hele yağmurlu günlerde. Başka günler güzel mi, değil; güzel değil. Başka günler de köprüsü balgamlıdır. Yan sokakları çamurludur, molozludur. Geceleri kusmukludur. Evler güneşe sırtını çevirmiştir. Sokaklar dardır. Esnafı gaddardır. Zengini lakayttır. İnsanlar her yerde böyle. Yaldızlı karyolalarda çift yatanlar bile tek.
Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey. Burda her şey bir insanı sevmekle bitiyor.”
― Sait Faik Abasıyanık, Alemdağ'da Var Bir Yılan